Tüm Haberler

Aksaklı Köyünden Ölenlere Ağıt Türküsünün Hikayesi

Aksaklı Köyünden Ölenlere Ağıt Türküsünün Hikayesi

Mucur Aksaklı köyü, çok eski bir yerleşim yeridir. Bu köyün mescidinin camiye dönüştürülmesi için, Padişah Abdülmecid’in 1840 tarihli bir fermanı bulunmaktadır.

Halil Gürler, yıllarca düşlediği hayalini gerçekleştirmek ister. Bunun için de, hanımı Zeynep, oğulları Fatih ve Mithat ile evine ziyarete gelen evli ve bir çocuk annesi kızı Sultan’ı bir akşam başına toplar.

Köyün üstündeki Bizans’tan kalma “Sulu Tırhaz” mağarasında büyük bir definenin olduğunu, şimdiye kadar buraya hiç kimsenin girmeye cesaret edemediğini, suyun boşaltılıp gölete açılan demir kapının kesilerek içeri girilmesini ve burada hazineye ulaşmanın şart olduğunu, böylelikle daha fazla servete kavuşacaklarını anlatır.

Bu konu üzerinde konuşulur, tartışılır ve kesin karara varılır. Günler önce hazırlıklar yapılır. Su motoru, uzun hortum, akaryakıt, gemici feneri, lüks lâmbası, kesici âletler ve cep telefonu gibi araç gereçler temin edilir.

Bir gece saat 3 ila 4 arası bu malzemelerle birlikte üç kardeş mağaraya girerler. Annelerine de “Biz en geç sabah saat 9’da döneriz, kahvaltımız hazır olsun.” tenbihinde bulunurlar.

Baba Halil, köye girip çıkanı, bir ihbar olup olmadığını takip etmektedir. Fatih, Mithat ve Sultan mağaraya girerler. Önce su motorunu kurup demir kapıya ulaşmak için suyun tamamının tahliye olmasını beklerler. Epey su tahliye olur ve dışarı atılan su Aksaklı özüne doğru akar gider. Çalışan motorun eksoz gazı, girişi dar mağaranın içinden çıkacak yer bulamaz. Zaten rutubetli olan mağaranın içinde üç genç, eksoz gazından zehirlenerek oracıkta can verir.

Saat sekiz sularında baba Halil, cep telefonuyla çocuklardan bilgi almak ister, fakat bir cevap alamaz. Kuşkulanıp Sulu Tırhaz’a girer ki ne görsün, üç evlâdı da yerde cansız yatıyor.

Deliye dönen baba Halil durumu köye bildirir. Adlî soruşturma yapıldıktan sonra üç kardeş feryat figanlar arasında toprağa verilir.

Üç gencin bilinçsizce ölümü yöre halkını üzmüş ve düşündürmüştür. Olaya üzülen ve gelecek kuşaklara ibret olmasını isteyen Küçük Kavak Köyünden Abdullah Altınok, üç gencin acı ölümüne bu destanı söylemiştir.

 

Bir Cevap Yazın

Reklamlarla Destek Ol!